YENİ NESİL ÇOCUK BAKICILARI - AKILLI TELEFON, TABLET VE TELEVİZYON
Çocuklar üzerindeki etkisi açısından televizyon, tabletler ve akıllı telefonlar son yıllarda üzerine en çok tartışılan kitle iletişim araçları olmuştur. Günümüz koşulları ele alındığında, anne baba denetiminden uzak olan bu teknolojik aletler çoğu ailede çocuk bakıcısı rolünü üstlenmiştir. Bu cihazlar her ne kadar iletişim aracı olarak adlandırılsalar da iki yönlü bir iletişimden bahsetmek mümkün değildir. Teknolojik aletlerin çocuklarımıza ve bizlere sunduğu iletişim çaba gerektirmeyen, kişiyi pasif kalmaya yönlendiren tek taraflı bir iletişimdir. Bir tarafı pasif kılan bu iletişim şeklinin çocuğun yaşı ve gelişim düzeyi göz önüne alındığında, onun üzerinde oluşturduğu olumsuz etkileri görebilmek mümkündür. Belirli sınırlar çerçevesinde çocuğun gelişimine katkısı olabileceği gibi aşırı kullanıldığı ve sınırlama getirilmediği zaman çocukların psiko-sosyal ve zihinsel gelişimi üzerinde olumsuz etkileri olabilmektedir.
Gelişim döneminde çocuklar, sağlıklı bir psikolojik yapıya sahip olabilmek için birebir sevgiye, ilgiye, göz kontağı kurmasına ve ten temasına en çok ihtiyaç duyulan yaş dönemlerindedir. Çocukların temel güven duygusunun gelişmesi, dış dünyayı keşfetmesi; bu dönemde yapacağı keşifler ve becerilerini geliştirmesi ile mümkündür. Hem fiziksel, hem psikolojik gelişimin bu kadar önemli olduğu bu yaş grubunda ekran karşısında sürekli pasif kalan, tek yönlü iletişime maruz bırakılan çocuklar da dil gelişimi, hareket gelişimi, zihinsel ve sosyal gelişimin alanlarında yetersizlikler ve gecikmeler görülebilmektedir.
Davranış üzerindeki etkilerine baktığımız zaman; yapılan araştırmalar “ Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu’nun” her geçen gün arttığını göstermektedir. Tek taraflı iletişim sunan cihazların, her nasılsa oyalanıyor düşüncesiyle saat kısıtlaması olmadan kullanımı; çocuklara küçük yaştan itibaren hızlı hareket eden objelere odaklanmayı öğrenmekte ve bu da hareketsiz ya da daha durağan nesnelere odaklanmayı zorlaştırmaktadır. Şiddet eğilimine baktığımız zaman bu teknolojik cihazların tek başına şiddete yöneltmediğini ancak şiddeti özendirdiğini ve çocukların gözünde şiddeti normalize ettiğini görmekteyiz. 0-3 yaş grubundaki çocukların gelişim dönemlerinin üzerindeki yayınları izlemeleri alt ıslatmaları, gece kabusları ya da saldırganlık gibi davranışların oluşumuna neden olabilir. Çocuklarda 6 yaşından önce soyut düşünme becerisi gelişmediği için, tüm izlediklerini yorumlayamadan mutlak gerçek olarak algılar ve bu durum çocuğun gördüklerini düşünemeden birebir uygulamak istemesine sebep olabilmektedir.
Tüketim toplumu bireyi olmayı desteklemesi; özellikle reklamlar kısa süreli ve hareketli oldukları için çocukları en çok cezbeden yayın parçası haline gelmektedir. Kullanılan sloganlar, mutlu olmak için aktarılan mutlu olmanın tanımı, gösterilen mevcut ürüne özendirme; çocukları hedef kitle haline getirerek ihtiyaç olmasa da tüketim arzusunu ve markaya verilen önemi desteklemektedir.
Cinsiyet ve rol tanımları ve benlik algısı da bir diğer üzerinde durulması gereken önemli noktalardan biridir. Oyunlar, çizgi filmler ve ya televizyon programlarında çocuklar cinsiyet üzerine yerleştirilen idealleri görmektedir. Bu idealler çocukların nasıl kız ya da erkek olunacağı; o ideal tipe olan yakınlıklıkları ve uzaklıkları ölçüsünde kendilerini nasıl tanımladıkları ve dolayısıyla benlik algılarını etkileyebilmektedir. Bu etki çocukların giyim tarzlarından, konuşma biçimlerine, tercih ettikleri oyuncaklara, oynadıkları oyunlara hatta bu oyunda canlandırdıkları karakterlere dahi yansıyabilmektedir.
Yemek düzeninin sağlanmasında iletişim araçlarının kullanılması çocuğun psiko-sosyal gelişimini olumsuz etkileyebilmektedir. Yemek yeme süreci mücadeleye dönüşmüş ailelerin televizyonu yemek yedirme aracı olarak kullanması, çocuğun yemek düzenin etkilemekle beraber; damak zevkinin gelişimini olumsuz etkilemektedir. Yediği yemeğe odaklanmayan çocuğun damak zevki gelişmediği gibi, doyup doymadığına ait algısı gelişmemektedir. Bu da yedikleri yemekten tat almayan veyahut çocukların gerekenden fazla besin tüketmesine neden olmaktadır.
Kültürel değerler ve dil üzerindeki etkisine baktığımız zaman, çocuklar için olan televizyon programları, oyunlar ve uygulamaların pek çoğunun yabancı kaynaklı olduğunu görmekteyiz. Bu durum çocukların yaşadıkları toplumun kültür değerlerini pekiştirememesine neden olabilmekle beraber yabancı kökenli bazı kelimelerin dile yerleşmesine sebep olmaktadır. Tek taraflı iletişim sonucu, konuşmadan sadece dinlemeye uzun saatler maruz kalan çocuklarda; dilin gelişiminde yetersizlikler ve gecikmeler görülebilmektedir. Yapılan araştırmalar fazla televizyon izleyerek büyüyen çocukların, kelime dağarcıklarının kontrollü televizyon izleyen çocuklara göre daha dar olduğunu, yaratıcılığı etkilediği için öykü geliştirmede yetersiz kaldıklarını ve konuşmada kullanılan sözcük sayısındaki azlığa dikkat çekmektedir. Tüm bunların yanısıra bu çocukların konuşmaya başladıktan sonra, mevcut diyaloğu sürdürmekte sorun yaşadıklarını, sürdürebildikleri diyalogta daha çok kendilerini anlattıklarını ve dinleme yetilerinde eksiklikler olduğu gözlemlenmektedir.
Öneriler
Televizyon, tablet ya da akıllı telefonların çocuk bakıcısı yerine geçmesine izin verilmemeli; saat sınırlaması getirilmelidir. Koyduğunuz bu saat sınırlamasını esnetmemeniz ve kararlı olmanız önemlidir. Çocuğunuza bu süreyi başka hangi şekilde geçirebileceği konusunda etkinlikler bulup önerebilirsiniz. Çocuk oyuncaklarla oynamaya teşvik edilmeli, televizyon ve tabletler oyun aracı olarak gösterilmemelidir.
Çocuklara yaş düzeyine uygun program izletilmeli, kendi yaş düzeylerine uygun oyunlar seçilmelidir. RTÜK Yayın uyarılarının dikkate alınmalıdır.
Mümkün olduğunca izlemeye izin verilen saatlerde çocuklar yalnız bırakılmamalıdır. Bu durum hem izlediği programın içeriği hakkında bilgi sahibi olmanıza, hem de izlediği program üzerine konuşmanıza ve paylaşımda bulunmanıza olanak sağlar.
Anne ve babanın, hatta evdeki diğer bireylerin televizyon-tablet ya da akıllı telefonlarla geçirdiği vakit de önemlidir çünkü çocuklar davranışlarını şekillendirirken başta anne ve babayı model alarak alır. Anne ve baba boş zamanlarını doldurabilmesi için çocuklarına farklı aktiviteler içerisinde bulunarak örnek olmalıdır.
Bengü Aksekili