HOŞLANIYOR MUYUM, SEVİYOR MUYUM, AŞIK MIYIM?

Hoşlanma ve sevgi aynı şeyler mi? Her hoşlandığımız kişiyi sever miyiz? Sevdiğimizi nasıl anlarız? Aşık olduğumuzu nasıl anlarız? Aşk ömür boyu sürer mi, sürebilir mi? İnsanlar yalnız yaşayamayan, başkalarıyla birlikte var olan ve yakın ilişkiler arayan canlılardır. Sosyal psikologlar romantik ilişkinin insanlık tarihi boyunca var olduğuna inanmaktadır.

Hoşlanma ve sevgi farklı şeylerdir. Hoşlanma için iki cinsin ortak benzerlikleri olması ve kişi hakkında olumlu düşünceler beslemesi yeterli olacaktır. Bu durumda realite daha egemendir, tahammül derecesi düşüktür, göze batan şeylerin sayısı daha fazladır. Sevgi; hoşlanmayı da içine alarak bağlılığı ve güveni gerektirir. Sevginin yakınlık, kişisel özellikler, tanışıklık, ödüllendiricilik, bilişsel denge ve benzerlik gibi belirleyicileri vardır. Yakınlık çekiciliği arttırmada etkilidir. Tanışıklık durumunda ise insanların birbiriyle sık karşılaşması sıkılmaya ve doygunluğa neden olup olumsuz sonuçlar doğurabilir. Bireyler arasında yaş farkı varsa sevginin olduğu durumlarda yaş farkının getireceği olumsuzluklarda birçoğu görülmez. Cinsellik gibi ihtiyaçlar söz konusu olduğunda, dürtüler sevgiyi yenebilir.

Eric Fromm’a göre “Sevgi sahip olunacak bir şey değildir. Sevgi bir nesne değildir, üretken bir etkinlik olarak yaşanır. Sevgi, insanın etkin biçimde içine girmektir. Sevgi, bireyin kendi bütünlüğünü, bireyselliğini koruyarak gerçekleştirdiği bir beraberliktir. Sevgi, insan olmanın, insanca yaşamanın yolunu bulma ve uygulamadır. Sevginin tek bir kanıtı vardır: İlişkinin derinliği ve seven kişilerin içindeki canlılık ve güçtür”.

Aşk bütün toplumlarda, her kültürde ve tüm zamanlarda var olmuştur ve hemen hemen her insanın yaşamının bir döneminde en az bir kez yaşadığı ya da yaşamayı umut ettiği bir duygusal durumdur. Aşkın tanımı kültürden kültüre, kişiden kişiye farklılık göstermektedir. İnsanların toplumsal ilişkilerinin tamamlayıcı bir öğesidir. Aşk karmaşık duygu, düşünce ve davranışlar bütünüdür. Aşk yakınlık, bağlanma, güven, saygı ve sevgi gibi duyguları beraberinde getirir.

Aşka ilişkin farklı kuramcılar farklı tanımlamalar yapmıştır. Freud aşkı, cinselliğin yüceltilmesi olarak, Harlow bağlanma davranışı olarak ve Fromm ilgi, sorumluluk, saygı ve anlayış olarak tanımlamıştır. Maslow aşkı “yetersizlik aşkı” ve “aşık olmak” olarak ikiye ayırmıştır. Tennov ise aşkı, bilişsel etkinliği devre dışı bırakan, geçici bağımlılık ve sevilen kişiye yönelik bedenin verdiği duyarlı tepki olarak tanımlamaktadır. Lee aşkı renklere benzetmiş, aşkın birden çok boyutu olabileceğini söylemiştir. Aşk tek ve aynı olgu olmasına karşın, farklı kuramcılar aşka ilişkin farklı kuramlar ortaya atmışlardır. Tüm kuramlara göre aşkın özünde “yakınlık” olduğu söylenebilir.

Aşk tüm duyguların tutkulu ve derin yaşanmasının bir sonucu olarak doğar. Aşkta genellikle dikkati çeken dış güzellik ve cinsel çekiciliktir, daha sonra iç güzelliği dikkat çeker. İç güzellik de karşı cinsi etkiliyorsa bunların birleşimi aşkı doğuracaktır. Aşık olma, bir insanın sahip olabileceği tüm yetenekler arasında yer alan özel bir yetenektir. Aşık olan kişide beyin mantık önceliği yerini duygulanımlara bırakmıştır. Aşık olan kişi için muhakeme arka plandadır. Tutkuyla sevmek de bunun bir sonucudur. Sevdiği için her şeyi yapabilen, ondan başkasıyla birlikte olamayacağını anlayıp özlem ve acıyla, yıllarca, şefkatle ve sabırla bekleyen kişinin hissettiğinin, derin ve gerçek bir aşk olduğu düşünülebilir. Aşık olan kişi için birlikte olduğu kişinin yaşının önemi yoktur. Aşk, bizim yansımamızdır. Aşık için o “en” gençtir, en yakışıklıdır, en doğrudur vb. aşk kaldığı sürece de “o” nun ne olduğunun önemi yoktur.

İlişkilerde yaşanan duygunun niteliği sürekli değişim gösterir. Aşk duygusu zaman içinde sevgiye dönebilir, hatta hoşlanmaya kadar gidebilir. Hoşlanmak da sevgiye dönüşebilir. Aşkta önemli olan bir özellik de aşkın her zaman bitmesi ya da sevgi, öfke ya da nefret gibi başka duygulara dönüşmesidir. Aşkı özetleyecek olursak; aşk kültüre göre şekil alır, geçicidir, sınırlı bir doğası vardır.

KAYNAKÇA

Atak, H. ve Taştan, N. (2012). Romantik ilişkiler ve aşk. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar, 4(4).

Cüceloğlu, D. (2015). İnsan ve Davranışı. (Otuzuncu Baskı).

Erich Fromm’ a göre sevme sanatı “hayatı ve sevme sanatı üzerine görüşleri” (2015). Ukray, M. (Ed.) Ankara: Yason Yayınları.

Özen, Y. ve Gülaçtı, F. (2010). Duyuşsal alan öğrenilerinden sevgi ve sevgi kuramları (sevgiye dair söylenceler). ODÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyal Bilimler Araştırma Dergisi, 1(2), 136-149.