TRAVMA NEDİR? / TRAVMA İLE İLGİLİ BOZUKLUKLAR

Travma nedir?

Travma bir bireyin ruhsal, bedensel ve fiziksel varlığını ciddi biçimde etkileyen ve etkili yaralanma belirtileri bırakan örseleyici yaşantı ve olay olarak tanımlamaktadır.

Psikolojik travma kavramının tanımlanması, Nörolog Jean-Martin Charcot’un histerik kadınlar ile yapmış olduğu çalışmalar ile başlamıştır. Yaşanılan dönemde histerik bozukluğun yalnızca kadınlara ait olan doğaüstü bir güç, şeytanlar, cinler gibi büyülü bir güç ile ortaya çıktığı inancı kabul görmüştür. Bu noktada Charcot histerik belirtiler gösteren hastaların şiddet, tecavüz ve işkence gibi travmatik geçmişi olduğunu ortaya koymakla birlikte hastaların ruhsal durumunu göz ardı etmesi çalışmalarını yetersiz kılsa da travma kavramına yeni bir bakış açısı kazandırmıştır. Charcot’un izinden çalışmalara devam eden Sigmund Freud ve Josef Breuer, histerik belirtiler ve travmanın ilişkisine yoğunlaşmış, ancak döneme uygun görülmeyeceği düşünülerek hastaların travmatik geçmişlerinin asılsız olduğuna dair yayınlamış olduğu makale ile histeri ve travma çalışmaları neredeyse sonlandırılmıştır.

Travma kavramı birinci dünya savaşı sırasında fiziksel olarak yaralanan askerlerin savaştan sonra cepheye ait yaşantılarını tekrarladıklarını ve histerik belirtiler gösterdiklerini gözlemleyen psikiyatrlar ile birlikte tekrar gündeme gelmiştir. Fiziksel travma yaşayan askerlerin aynı zamanda psikolojik travma da yaşayabileceği düşüncesi ile travma ile ilgili çalışmalar yeniden başlamıştır (Kokurcan ve Özhan, 2012). 1980 yılında Amerikan Psikiyatri Derneği (APA) tarafından travmaya ilişkin bozukluklar kabul edilmiş ve Tanı Ölçütleri Başvuru Elkitabı’nda (DSM-3) psikiyatrik bir tanı olarak yer almıştır.

Travma nedenleri arasında savaşlar, doğal afetler, trafik kazaları gibi fiziksel kazalar, tecavüze uğramak, cinsel ve fiziksel istismar, yakınlarının ağır bir hastalık geçirmesi, ölüm riskiyle karşı karşıya kalması, anne baba ölümü vb. nedenler en çok bilinen nedenlerdir. Ancak anne-babayla güvenli bir sevgi bağı kuramamak, ihmal edilmek, istenmediği halde dünyaya gelmiş olmak, psikolojik şiddet ve duygusal istismar gibi durumların da travmatik yaşantıları meydana getirdiği bilinmelidir. Öz (2017), travmatik yaşantıların ani duygu değişimlerinin sebebi olabileceğini belirtmektedir.

Travmayla ilgili bozukluklar ve TSSB

Tanı Ölçütleri Başvuru Elkitabı’nda (DSM-5) Örselenme (Travma) ve Tetikleyici Etkenle (Stresörle) İlişkili Bozukluklar tanısal ölçüt grubunda sırasıyla Tepkisel Bağlanma Bozukluğu, Sınırsız Toplumsal Kalıtım Bozukluğu, Örselenme Sonrası Gerginlik (Travma Sonrası Stres) Bozukluğu, Akut Gerginlik (Stres) Bozukluğu, Uyum Bozuklukları, Tanımlanmış Diğer Örselenme ve Tetikleyici Etkenle İlişkili Bir Bozukluk, Tanımlanmamış Örselenme ve Tetikleyici Etkenle İlişkili Bozukluk olarak tanımlanmıştır (Amerikan Psikiyatri Birliği, 2013).

Travma ile ilgili bozukluklar arasında en çok bilineni Travma Sonrası Stres Bozukluğu (TSSB)’dur. TSSB’nin tanı ölçütleri yetişkinler, gençler ve altı yaşından büyük çocuklara uygulanmaktadır. TSSB, gerçek bir ölüm ya da ölüm tehdidi, ağır yaralanma gibi durumlar yaşama veya tanık olma sonrasında ortaya çıkan bireylerin travmatik olayı tekrar tekrar yaşamaları, travmatik olayı hatırlatan durumlar, kişiler veya yerler gibi uyaranlardan kaçınma gibi özgül semptomlarla kendini gösteren bir bozukluktur (Özgen ve Aydın, 1999).

Amerikan Psikiyatri Birliği’ne göre travmatik olayı doğrudan yaşama; başkasının başına gelen olaya tanık olma; aile veya yakınının başına travmatik olay geldiğini öğrenme, ölümlerine ya da ölüm olasılıklarına tanık olma; travmatik olayın detaylarıyla sürekli karşı karşıya gelme ve bunlara maruz kalma; tehdit veya başka bir durumda ölümle karşı karşıya gelme, ağır yaralanma ya da cinsel saldırıya uğramış olma durumlarından biri ya da birden fazlasını yaşayan yetişkin, gençler ve altı yaşından büyük çocuklarda TSSB ortaya çıkabilmektedir.

TSSB Yaşayan Bireylerin Belirtileri Nelerdir?

  • Yaşanan travmatik olayın büyük bir kısmını alkol veya baş yaralanmasından bağımsız olarak hatırlamamaktadırlar.
  • Başta kendileri, başkaları ve daha büyük topluluklara ilişkin abartılı derecede olumsuz düşünceler, inanışlar ve beklentilere sahip olabilirler.
  • Travmatik olayın nedeni ve sonucuna yönelik kişi kendini ya da başkalarını suçlamaya dair düşüncelere sahiptirler.
  • Suçluluk duygusu, yaşanan olaydan utanç duyma, korku gibi olumsuz duygusal durumları süreklilik gösterebilir.
  • Bireyler sosyal yaşam ve aktivitelere olan ilgisini ve katılımlarını önemli ölçüde azaltabilir; yakınlarından veya başkalarından kopma ya da yabancılaşma duygularını yaşayabilirler.
  • Mutluluk ve mutluluğa olan doyum, sevgi gibi olumlu duyguları sürekli olarak yaşayamayabilirler.

İnsanlara ya da nesnelere karşı sözel ya da sözel olmayan saldırganlıkla dışa vurulan, kızgın davranışlar ve öfke patlamaları, kendine zarar veren davranışları ve her an tetikte olma, abartılı biçimde irkilme, odaklanmakta güçlük çekme ve uykuya dalmakta ya da uykuyu sürdürmekte zorlanma gibi uyku bozukluğu yaşayabilirler.

*Yukarıdaki belirtilere yönelik bir açıklama:

Bu bozukluğun süresi bir aydan daha uzundur.

Belirtiler bir aydan daha uzun bir süredir devamlılık gösteriyorsa TSSB’nin varlığından söz edilir.

Bu bozukluk, klinik açıdan belirgin bir sıkıntıya ya da toplumsal, işle ilgili alanlarda ya da önemli diğer işlevsellik alanlarında işlevsellikte düşmeye neden olur.

Günlük hayatı etkiliyorsa TSSB’nin varlığından söz edilir.

Bu bozukluk, bir maddenin (örn. ilaç, alkol) ya da başka bir sağlık durumunun fizyolojiyle ilgili etkilerine bağlanamaz.

TSSB ilaç veya alkol kullanımının bir yan etkisi değildi. İlaç veya alkol kullanımı olmadığında da bozukluğun varlığından söz edilir ve ilaç veya alkol kullanımından dolayı ortaya çıktığı doğru değildir.

Dilek Karabulut
Rehber ve Psikolojik Danışman


Kaynakça

Amerikan Psikiyatri Birliği. Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal Elkitabı, Beşinci Baskı (DSM-5), Tanı Ölçütleri Başvuru elkitabı’ndan (çeviri ed. E Köroğlu) Ankara, Hekimler Yayın Birliği, 2013.

Kokurcan, A.ve Özhan, H. H., (2012). Travma kavramının psikiyatri tarihindeki seyri. Kriz Dergisi, 20 (1), 19-24. https://doi.org/10.1501/Kriz_0000000330

Öz, İ. (2017). Travma Çağı: Geçmişin Gölgesinden Kurtulmak. İstanbul: Martı Yayıncılık.

Özgen, F. ve Aydın, H. (1999). Travma sonrası stres bozukluğu. Klinik Psikiyatri, 1(34-41). https://klinikpsikiyatri.org/jvi.aspx?un=KPD-27147&volume=2&issue=1