DEPRESYONDA MIYIZ?

Her ne kadar günlük hayatımızda moralimiz bozulduğunda ya da canımızı sıkan bir durum ile karşılaştığımızda hemen “depresyondayım” desek de depresyon, belirtileri kişiden kişiye farklılık gösterebilen, psikolojik, biyolojik ve sosyal faktörlerin birleşiminden oluşan son derece karmaşık bir duygu durum bozukluğudur. Depresyondaki bazı kişiler yaşadıkları durumu “derin bir boşluk duygusu” şeklinde tanımlarken bazı bireyler ise yaşam ile bağlantıları kopmuş, boş bir duygusuzluk hali şeklinde ifade edebilirler. Özellikle erkeklerde depresyon belirtileri genellikle şiddetli öfke nöbetleri ve huzursuzluk şeklinde olabilirken kadınlarda yoğun hissizlik, yaşamdan zevk alamama şeklinde kendisini gösterebilir.

Ruhsal bozukluklar yüksek yaygınlık oranları, yüksek kronikleşme eğilimleri ve taşıdıkları tedavi güçlükleri nedeniyle günümüzde bir halk sağlığı sorunu haline gelmiştir. “Birinci Basamakta Ruhsal Bozukluklar” araştırmasında, temel sağlık hizmeti veren birimlere baş- vuran hastalarda en yaygın görülen ruhsal bozukluğun (%10.4) depresyon olduğu saptanmıştır. Depresyonun, üst solunum yolu enfeksiyonlarından sonra ikinci yaygınlıkta rastlanan sağlık sorunu olması önemli bir halk sağlığı sorunu olduğunu göstermektedir. Adeta gribin yerini depresyon almıştır. Grip gibi de bulaşıcılığı vardır.

DEPRESYONDAN NASIL KORUNABİLİRİZ?

Stres hem uyarıcı, hem davranım, hem de bu ikisi arasındaki etkileşimi içeren bir kavramdır. Aynı zamanda stres, bireysel farklar veya psikolojik süreçler yoluyla gösterilen uyumsal bir davranış olup bireyin üzerinde psikolojik ve fiziksel aşırı baskı yapan herhangi bir dış çevresel hareket, durum veya olayın organizmaya yansıması sonucu ortaya çıkar. Stresin temelinde insan algılamasının ve deneyimlerinin değerlendirmesinin yattığını, deneyimlerine anlam verişi, değerlendirişi ve yönlendirişinin stresi azaltma ya da çoğaltmada temel etken olduğunu söyleyebiliriz.

Bu bağlamda bireyin koruyucu sağlık davranışı kazanmasının stresle başa çıkma becerilerini geliştirmesiyle ilişkili olduğunu öngörebiliriz. Stresle başa çıkma tarzları da, ruh sağlığı açısından koruyucu rol oynamaktadır. Bazı tarzlar, bireyi stresli yaşam olaylarından uzak tutmakta, bazıları ise ruhsal bozukluklara karşı bireyin duyarlılığını arttırmaktadır.

Depresyonun oluşumunda bilişsel süreçlerin öneminin vurgulandığı çalışmalarda olumsuz düşünme stili ile depresyonun şiddeti arasında yüksek düzeyde ilişki olduğu belirtilmektedir. Olumsuz otomatik düşüncelerin varlığı ile depresif eğilimin ilişkili olduğu ilgili araştırma bulgularında yer almaktadır. Stres yaşantılarında bireyin bilişsel çabasının niteliği ve başa çıkma stili büvük ölçüde onun psikolojik bütünlüğünü belirler.

Üniversite öğrencilerinin stresle başa çıkmada kullandıkları başa çıkma stratejileri ile depresyon düzeyleri ve olumsuz otomatik düşünceleri arasında pozitif yönde bir ilişki olduğu aynı zamanda etkin olmayan başa çıkma stratejileri ile depresyon düzeyi ve olumsuz otomatik düşünceler arasında pozitif yönde bir ilişki bulunmaktadır. Probleme odaklanan (problem-focused) başa çıkma stratejilerinin ise depresyon düzeyi ile ilişkisinin düşük düzeyde olduğunu belirtilmektedir.

NASIL TEDAVİ EDİLİR?

Özellikle son dönemde yapılan araştırmalarda depresyonun yüksek oranda tedavi edilebilen bir rahatsızlık olduğunu gösteriyor. Günümüzde orta dereceli ve şiddetli depresyonun tedavisinde en çok tercih edilen yöntemler antidepresanlar ve psikoterapi uygulamalarıdır. Çoğunlukla iki yöntemin birlikte uygulandığı depresyon tedavilerinde başarı oranının daha yüksek olduğu görülür.

Son dönemde bu alanda gerçekleştirilen araştırmalar özellikle depresyonun daha hafif formlarında konuşma terapilerinin en etkili tedavi yöntemi olduğunu gösteriyor. Özellikle bilişsel-davranışçı terapi uygulamaları depresyondaki kişilerin kendilerini depresyona sürükleyen düşünce tarzlarını değiştirmelerine ve pozitif biliş kalıpları oluşturmalarına yardımcı olmaları yönünden en etkili tedavi yöntemleri arasındadır.

KAYNAKÇA

Kaya, M., Genç, M., Kaya, B., ve Pehlivan, E. (2007). Tıp Fakültesi ve Sağlık Yüksekokulu Öğrencilerinde Depresif Belir Yaygınlığı, Stresle Başaçıkma Tarzları ve Etkileyen Faktörler, Türk Psikiyatri Dergisi, 18(2), 137-146.

Aysan, F., ve Bozkurt, N. (2000). Bir grup üniversite öğrencisinin kullandığı başa çıkma stratejileri ile depresif eğilimleri ve olumsuz otomatik düşünceleri arasındaki ilişki.