BİRAZ SUSALIM MI?

Hayatınızda bir tek şey belirsizse bile dayanamıyorsunuz değil mi? Biri size çelişkili bir şekilde mi davranıyor,çok kızarsınız sanırım? Sizin karşınızda iyi konuşup kötü düşünen birinin varlığı, sizi rahatsız eder öyle mi? Pekala, tepkilerinizin ne kadar basit olduğundan bahsedeceğim şimdi,rahatsız edici kısıma geliyorum.

Ya her gün hatta her an belirsizlikte olan sizin duygularınızsa? Sizi çelişkiden çelişkiye sürükleyecek şekilde düşünen bir zihne sahip olan sizseniz peki? İyi şeyler düşünmeye çalışıp, iyi konuşan ama her fırsatta kötü düşünen sizseniz ne olacak? Bazıları neden bahsediyor bu diyecek, biraz insan psikolojiyle ilgilenmiş olanlarınız ise bildiği psikolojik bozuklukları aklından geçirecek. Peki,tanı koymalarımızın da ne kadar basit olduğundan bahsedeyim de iyice rahatsız edici olsun.

Ya her şeyin çok daha öznel bir anlamı varsa? Bizi değişimin her an, her şekline mecbur kılan durumlar herkes için aynı derecede kolay değilse? Düşünmeyi bir noktada fazla kaçırıp bir daha o noktaya dönmekte zorlanıyorsa bazı zihinler? Tabii ki bu bahsettiğim ancak o insanlara sempati duymanıza yol açar, yine tepki ve tanı koymalar işin kolayı; olumlu düşünenler akıllı ve ne düşüneceğini kestiremeyecek noktada olanlar 'psikolojisi bozuk' olacak. Çünkü sempati duydunuz, yani durumlarının zor olduğuna karar verdiniz ve yüce kalbinizde(!) acıma hissettiniz. Siz her durumda olumlu düşünmeyi ve güçlü kalmayı başaransınız,hemen orada, karşınızda bunu başaramayan biri var, ve zihninin içerisinden size ne, olumlu olmasını ezberletmeye çalışmaktan başka yapacak neyiniz var değil mi?

Belki daha çok susmalısınızdır.

Belki de psikoloji konusunda uzmanlaşmışsanız ve hatta anti depresanların marifetlerini biliyorsanız, işi birazcık onların desteğine bırakmasını söylersiniz. Veyahut çok şey yaşamış görmüş olarak tanımlıyorsanız kendinizi, bir de o durumdaki insanı, en kötü olayları yaşayan ama güçlü duranlarla kıyaslarsınız, sen yine iyisin dersiniz, ve böylece emin olursunuz ona her şeyi söylediğiniz ve elinizden geleni yaptığınızdan.

Belki de daha çok susmalısınızdır.

O insana kendi egonuzdan doğma cümleler sıralayacağınıza, bilmeden yaralayacağınıza, sadece yanında olup susmalısınızdır belki. Ve eğer mümkünse şefkatizinden sunarsınız.
Ben neye ihtiyacım olduğunu anlatabiliyorum, anlatamayanların da en çok istediğinin 'şefkat' olduğuna inanıyorum. Şefkat, tutunmayı çok istemesine rağmen her şeyden korkan birine sunabileceğiniz en yumuşak değnek. Hatta bir insanın bir insana verebileceği en gerçek şey. Bir çocuğa ya da bir yaşlıya baktığınızda içinizde uyanan en katıksız duyguyu diyorum, onu diğer insanlara da verebildiğinizde çok konuşmanın artık gereği de kalmaz zaten.

Belki daha çok susmalısınızdır.

Dilem İgde