BİR ŞİZOFRENİ HASTASINI ANLAMAK

Şizofreni tanısı almak ve tanıyı kabullenmek kolay değildir. Tanıdığınız şizofreni teşhisi almış biri yoksa ya da bu konuyu araştırma ihtiyacı duymadıysanız, şizofreninin belleğinizde yanlış bir yer edinmiş olma olasılığı çok yüksektir. Şizofreni ile ilgili tüm bildiklerinizi! unutun.

Şizofreni hastaları dünyayı nasıl algılar? Bizim gördüğümüz bir cismi bizden ne kadar farklı görebilir? Şizofreni hastaları objeleri bütün olarak algılarlar. Hastaların karşılarında duran kapıya bakıp gördükleri şeyleri aktarmaları istendiğinde bazıları kapıyı olduğu gibi anlatırken bazıları kapının kolunu, kenarlarını görebildiklerini ancak geri kalan kısımları bir bütün olarak göremediklerini aktarmışlardır.

Şizofreni aynı zamanda bir dikkat bozukluğu olabilir mi? Dışarı çıktığınızda etrafınıza bir bakın. Sesleri dinleyin. İnşaat sesleri, korna sesleri, çocuk sesleri, binalar, kuşlar, kediler, köpekler.... Bütün bunlar aslında hayatımızın bir parçası ve biz de onların bir parçasıyız. Bu yüzden dışarı çıkıp işe gitmek, arkadaşlarla buluşmak ya da markete gitmek bizim için gerçekleştirmesi kolay, günlük işlerden. Bunun nedeni ise bizim bu uyaran karmaşasına karşılık seçici dikkatimizin olması. Bütün uyaranlara dikkat ediyor olsaydık markete kadar gidebilir miydik? Şizofreni hastalarının dikkat süreçlerinde bozulmalar olduğundan, duyularına ulaşan her uyaran kayıt edilmektedir. Bu yüzden bilgiyi işleme süreçleri bozulmuştur.Bilgi işleme süreçleri bozuk ise işlenen bilginin yorumlanması da doğru olmayacaktır.

Şizofreni hastalarının bellek süreçlerinde de zorluk yaşadıkları saptanmıştır. Hepimizin çocukluğundan bu güne kadar getirdiği şemaları vardır. Şemalar çocukluk deneyimlerimizle oluşur ve kişinin dünyaya ve kendine anlam vermesini sağlar. Şemalarımız uyaranlar arasından bizim için anlamlı olanları seçmemizi, anlamsız olanları dışarıda bırakmamızı sağlar. Şizofrenide ise depolanan bu bilgiler ya çok aşırı ya da yetersiz kullanılır. Aşırı kullanılan şemalar, şizofreni hastalarının bilinmezlik ve belirsizlik içerisinde kaygı yaşamasına neden olur. Uyaranları organize edemez ve anlamlandıramazlar. Arabayı uzun süre kullanmasak da şemalarımız sayesinde yıllar sonra bile araba kullanabiliriz. Ancak şizofreni hastalarında bu şemalar doğru kullanılmadığından araba kullanmak kaygıya neden olabilir. Sürekli kaygı ile yaşamak oldukça zor olmalı.

Çalışma belleği olarak adlandırdığımız ve sonuç çıkarma, problem çözme, plan yapma, karar verme gibi süreçleri içeren bu belleğin de şizofreni hastalarında bozuk olduğu düşünülmektedir. Bu yüzden kişilerin yüz ifadelerini yorumlamada sorun yaşayıp, iletişimde ve karşılıklı ilişkilerde zorlanabilirler.

Belki de en çok merak edilen semptomlardan biri olan halüsinasyonların ortaya çıkmasına ise yine çalışma belleğindeki bozulmaların neden olduğu düşünülmektedir. Sözel çalışma belleğinde konuşmanın işlenmesi sırasındaki bozulmalar, işitsel halüsinasyona yol açabilir. Gestalt kuramına göre bizler gördüklerimizi algılarken gruplandırma yapar ve bir bütün olarak algılarız. Şizofreni hastaları ise görsel ve sözel olarak gruplandırma yapamadıklarından algısal organizasyonları zayıftır. Görülen nesnedeki bütünlüğün bozulması, nesnenin anlamının bozulmasına neden olur. Böyle bir dünya ne kadar anlamlı olabilir? İnsanları, evleri parçalanmış olarak görmek, eşyaları değişmiş olarak gördüğünüzü düşünün.

Alışverişe çıkmak bir şizofreni hastası için oldukça zor bir süreç olabilir. Bunun nedeni ise geçmişte öğrenilen bilgilerin kullanımında sorun yaşamalarıdır. Bu yüzden ya birilerinden yardım alarak ya da etrafındaki kişilere bakarak yaşamlarını sürdürürler.

Bütün bu süreçlerin incelenmesi uzun yıllar almış ve hala incelenmeye devam etmektedir. Çünkü şizofreniyi tek bir neden ile açıklamak mümkün değildir. Ancak bu araştırmalar şizofreni hastalarının dünyayı nasıl gördüklerine dair biraz da olsa farkındalık kazanmamızda bize ışık tutmaktadır.

Kaynakça: B. Songül& O. Nursen, Kazanımların Geride Bırakıldığı Yaşamın İlk Yıllarındaki Göç: Şizofreni, Psikopatolojilere Bilgi İşleme Süreçleri, s. 273-299