AMERİKA'DA YÜKSEK LİSANS YAPAMAMAK 

Bu benim ilk yazım. Başlığı okuduysanız eğer, anlayacağınız üzere anlatacaklarım bir başarı hikayesi olmayacak. "Başarısızlık" olarak adlandırmak isterseniz, buna hayır diyemem. Çünkü anlatacaklarım yapmak üzerine değil yapamamak üzerine.
Son sınıf Psikoloji ve Sosyoloji öğrencisiyim. Sanırım artık mezunum, haftaya kep atma törenim var yahu! Bu noktada kendimi Psikoloji ve Sosyoloji mezunuyum diye tanıtmam gerekiyor. Artık beni tanıdınız..

Bu yıl içerisinde, bir yandan sınavlar, ödevler, projeler derken bir yandan da Amerika'da Evlilik ve Aile Terapisi üzerine yüksek lisans kabulü alabilmek için çeşitli uğraşlar verdim. Bazı okullarda "Marriage and Famiy Therapy", bazılarında "Couple and Family Therapy", bazılarında ise "Family Therapy" adıyla geçen iki yıllık tezli programlardı başvurduklarım. Amerika'nın çeşitli eyaletlerinde 5 üniversiteye başvurdum, 4'üne kabul edilmedim. 1'inden de cevap bekliyorum (ama umutlu değilim). Başvuru sürecimi ve arkasından gelişen kabul edilmeme dönemini sizlerle paylaşarak bu konudaki deneyimlerimi - ya da deneyimsizliğimi - paylaşmak; en başta da kendimi rahatlatmak istedim. Sizlere neden kabul edilmediğimden çok, nasıl kabul edilmediğimi aktaracağım.

İstediğim bölüme başvurmak için her üniversitenin istediği farklı belgeler vardı. İçerikleri değişse de istekler ortalama olarak aynıydı aslında. İlk olarak GRE (Graduate Record Examination) adı verilen bir sınava girdim. Ücretini tam olarak hatırlamasam da çalışma kitaplarıyla da birlikte bir hayli pahalı bir sınav olduğunu söyleyebilirim. Bu sınava geçen yaz mevsiminde hazırlandım. Hazırlanmalarım daha çok akademik kelime ezberleme ve soru çözme üzerineydi. Ekim 2015'te İstanbul'da sınava kayıt olarak girdim. Kendimce ortalama sayılabilecek bir puan aldım. Daha iyi yapabilir miydim? Elbette! Ama tekrar paramı ve emeğimi harcamaya gücüm yetmediğimden, aldığım ortalama skorlarla okullara başvurdum. GRE'nin tek önem verilen faktör olmadığını, bunun yanında akademik başarı, referansların kalitesi, CV/Resume/Özgeçmiş, GPA dediğimiz okulumdan mezun olma puanım gibi pek çok başka faktöründe değerlendirmeye alınacağını bildiğimden bu böyle kaldı ve her okula da bu skorumu yolladım.

Sonra ingilizce yeterliliğimi kanıtlamak için IELTS adı verilen bir sınava girdim (425 TL'cik olan bir sınav bu). 7.0 puan aldım. Başvurmak istediğim okullar en az 6.5-7.0 istedikleri için skorum kötü değildi. Dört yıldır ingilizce eğitim veren bir üniversitede çift ana dal yapmama
rağmen bu sınava girmek de ayrı bir çabaydı benim için. Yine de skorum çok yüksek gelmedi, bu da ilginçtir.

Daha sonra okullarımı araştırdım. Akıllar danıştım. Tavsiyeler edindim. Seçimlerimi yaptım. Fakat aceleci davranmam gerekiyordu çünkü başvurmak istediğim okulların bir başvuru tarihi vardı ve bu süre bazıları için çok erkendi. Aralık sonundan başlamak üzere mart sonuna kadar başvurmak zorunda olduğum okullarımı belirledim.

Hocalarımdan referanslarımı, başvurduğum okulların belirttiği şekillerde istedim ve gönderdim. Kimi okula elektronik olarak yüklendi referenslar, kimi okula ise kargoyla attım (bu arada attığım her kargo için 8 Euro ödedim, tabi bu ücret diğer harcamaların yanında devede kulak). Bu arada bu referans isteme işi öyle kolay bir iş de değilmiş. Bir hocamın peşinden 3 hafta koştum. Hatırlatma mailleri gönderdim. Sisteme yükleyip yüklemediklerini sordum, vs vs.. Onlar benden çekti, ben bazılarından.. "Tabi hemen yüklerim ben" diyen hocalarım da oldu tabi ki, fakat çoğuyla çok çabaladım.

En zorlandığım kısım ise Statement of Purpose yazmaktı. Buna bazı okullar Personal Statement da diyor. Sınırladıkları kelime sayısını aşmadan neden evlilik ve aile terapisi okumak istediğimi, neden o okulu seçtiğimi, o okula nasıl katkıda bulunacağımı, terapist olmak için hangi akademik ya da kişisel deneyimleri yaşadığımı, nerde ve hangi pozisyonda çalıştığımı, okuldaki derslerimden örnekler vererek, kişisel yaşamımdan kesitler sunarak yazdım. Her okul için, ayrı ayrı, teker teker anlattım.

Özgeçmişimi olabilecek en profesyonel şekilde düzenledim.

Bunun yanında, bazı okullar kendi sorularını sordular ve bu sorulara 2-3 sayfalık cevaplar yazmamı söylediler. Onları da yazdım, yükledim ya da gönderdim.
GRE sınavımın skorunun gönderimi de ayrı ücretliydi. Her okul için ayrı ayrı skorumu da 20 küsür dolar ödeyerek gönderdim.
Okullara başvuru parası olarak da her bir okul için bazen ki en iyi ihtimalle 60 dolar, bazen 80-90 dolar ödedim.
Bütün bunları derslerimle paralel bir şekilde halletmek beni çok yordu. Kendime zaman ayıramadan, son sınıf olmanın tadına varamadan uğraştım. Neyse dedim, uğraş. Meyvelerini toplayacaksın..

İlk geri dönüş yapan okul California State University Long Beach (CSULB) oldu. Beni görüşme yapmaya çağırıyorlardı. Onlara Skype üzerinden online bir görüşme yapmayı teklif ettim. Kabul etmediler. Birkaç yıl önce, şuan mezun olmakta olduğum üniversitemden mezun olmuş, CSULB'da Marriage and Family Therapy yüksek lisansı yapmış bir kişiye ulaştım. Kendisine de görüşme teklif edildiğini ve Skype üzerinden konuşulduğunu bu konuda ısrarcı olmam gerektiğini söyledi. Oldum. Fakat kabul etmediler. 45 dakikalık görüşme için dönem ortasında Amerika'ya Kaliforniya'ya gelip onlarla yüzyüze görüşmem gerektiğini söylediler. Bu daha ilk okul dedim. Daha cevap veren, geri dönüş yapan olur dedim. Aldırmadım. Resti çektim: "Skype yapmadığınız üniversitenizin internet sitesinde yazmıyor. Görüşmelerin kesinlikle yüzyüze yapılacağı hiçbir yerde belirtilmemiş. Yıllar önce yine benim konumumda olan bir öğrenciyi madur etmemişsiniz ve internetten görüşmüşsünüz. Benim Türkiye'den 1 görüşme için Amerika'ya gelmem olanaksız" dedim. Onlar da bana "Kurallar değişti, o zaman görüşme davetine hayır dediğini varsayıyoruz" dediler. Kim haklı kim haksız bilmiyorum, bilemiyorum. Tek bildiğim, eğer Skype görüşmesi yapmayacaklarını bilseydim hem paramı hem de aylarca süren emeğimi bu okula başvurmak için harcamaz oluşumdu. "Talihsizlik" deyip geçmekten başka çıkar yolum yoktu.

İkinci baş ağrımı Virginia Polytechnic Institute and State University ile yaşadım. Bu okuldan da görüşme daveti yaptım. CSULB'un aksine, uluslararası bir öğrenci olduğum için, Türkiye'den başvurduğum için, internetten görüşme yapmayı kabul ettiler. Çok sevindim. Bana görüşme için bir tarih verdiler. O tarihte bir dersimin sınavı vardı, bunu onlara ilettim. Başka bir tarih belirlediler. Aksilik bu ya, okuldaki sınav haftama denk geldiği için, yine başka bir tarih belirlemelerini rica ettim. Bana haber vereceklerini söylediler ve aradan iki hafta geçti. Görüşme tarihiyle ilgili mail atılmadığını hatırlatan bir mail attım onlara ve bana başvuruların kapandığını, yerleştirmelerin yapıldığını ve benim alınmadığımı söylediler. Bunu yapmaya hakları var mıydı yok muydu yine bilmiyorum. Fakat yine tek bildiğim, eğer bir daha tarih vermeyeceklerini bilseydim sınavlarımdan birine izin almaya çalışırdım ve gerekirse girmezdim ve o görüşmeyi yapardık. Fakat bana haber verileceği söylenip, "Görüşmedik, almadık" demek bana doğru gelmedi. Bu sefer talihsizlik de diyemedim. Bu sefer hiçbir şey diyemedim..

Üçüncü olarak Colorado State University'ye başvurdum. Görüşme yapmak istediler. Şans bu sefer benden yana gitmiş olacak ki belirlediğimiz tarih bana çok uygundu. Türkiye saatiyle akşam 9'da Skype üzerinden konuşacağımız söylendi. Hazırlıklarımı yapıp beklemeye başladım. Ne konuşurum, ne söylerim, hangi soruları sorabilirler gibi gibi ön hazırlıklarımı tamamladığım için rahatça beklemeye başladım. Saat 9 oldu, kimse aramadı. Saat 10 oldu kimse aramadı. Mail attım geri dönen olmadı. Saat gece 11 oldu, teknik sorun var bekle arayacağız dediler, bekledim. Gece yarısı oldu, 12 oldu, uykum geldi, yoruldum, tükendim.. Derken aradılar. Geveledim, tutuk konuştum. Sinirlerimin bozukluğu tavırlarıma da vurmuş olmalı ki pek iyi geçmedi görüşme. 12-1 arası görüştük. Bir hafta sonra yedek listeye alındığımın bilgisi geldi. Sevinmedim ve üzülmedim. Yine her zaman yapabileceğim şeyi yaptım. Bekledim.. Daha sonra listelerin dolduğunu, alınmadığımın da haberi geldi. Peki, dedim. Teşekkür ederim.

Son olarak University of Southern California'ya başvurdum. İyi mi yaptım kötü mü yaptım bilemiyordum. Çünkü okul 29 Haziran'da açılıyordu, ve benim kep atma törenim 18 Haziran'daydı. Mezuniyetimden hemen 10 gün sonra, bu kadar yorulmuşken gitmeye hazır mıydım, bilemedim. Bütün bu tereddütlerimle başvurdum. Görüşme yapmak istediler, yaptık. İyi geçti. Haftalar boyunca yine cevap beklemeye devam ettim. Olumsuz bir yanıt geldi. Başvurduğum bölümün çok rekabetli olduğunu, herkesi alamayacaklarını söylediler. Peki dedim, napalım?

Son olarak Drexel University'ye başvurdum. Bu üniversite diğer okullardan farklı olarak Transcript Evaluation istiyordu. Yani kendi üniversitemde aldığım derslerin, Drexel'da alacağım eğitime uyuşup uyuşmayacağını başka bir kurumun değerlendirmesini koşul koymuşlar. WES adı verilen bir siteye kayıt oldum. 200 küsür dolar para ödedim. Bana bir referans numarası verildi, o numarayı transcriptimi koyduğum zarfın üzerine yazarak WES'e kargoladım. Şuan sanırım hala değerlendirile değerlendirile bitirilemeyen bir transciptim olacak ki hala bir yanıt gelmedi.. Bekliyorum..

İşte bu aşamalardan geçen stresli bir başvuru süreci geçirdim. 1 yıla yayılmış bir stres. 1 yıla yayılmış büyük bir baş ağrısı. Drexel son umudum. Ama olmazsa da olmaz elbette. Bir noktadan sonra sanırım "Her işte bir hayır vardır" demeyi öğreniyor insan, ya da "Kısmet değilmiş" demeyi, kaderciliği öğreniyor bir noktada.

Şimdi hayat bana neler getirecek bilmiyorum. "One step at a time!" demeyi de öğrendim ama, yani yavaş yavaş, adım adım, geleceği çok fazla planlamadan, çok fazla hayal etmeden yaşamayı.. Bu yıl olmadı, Drexel da olmazsa olmayacak. Seneye bütün bu masraf ve telaşın altıne tekrar girecek miyim? Yaz mevsiminde tatil yapacak mıyım? Çalışacak mıyım? Staj mı arayacağım? Sertifika alabileceğim eğitim programlarına mı katılacağım? BİLMİYORUM.

Çalıştım, olmadı. Uğraştım, yapamadım. İşte bu yüzden Amerika'da yüksek lisans yapamamaktayım. "Aaa seni almayacaklar da kimi alacaklar o zaman?" diyen arkadaşlarıma, aileme, akrabalarıma, hocalarıma çok teşekkürler. Fakat olmayınca da olmuyormuş, öğrendim.

Kariyerimin hangi yönde gelişeceğini sizlerle buradan paylaşmayı umuyorum. Bu çok umutsuz bir yazı olmadı. Gerçekten olmadı :) Güzel günler göreceğime, güneşli günler göreceğime inanıyorum. Ama şuan değil, ve belkide Amerika'da değil. Başlamadan biten hayallerden biri olmayacak terapist olma maceram. Farklı bir noktada, farklı bir şekilde başlayan bir heyecan olacak; yavaş yavaş..
One step at a time! Acelem yok..


Elvan Kama