5 MADDEDE NEDEN DANIŞAN OLMAK KOLAY DEĞİLDİR?

Daha önce bir psikoterapist olmanın hiç de kolay bir iş olmadığını paylaşmıştık sizinle. Yazımıza buradan ulaşabilirsiniz.

Peki danışan olmak nasıl bir süreçtir?

Danışanlar içinde bulundukları sıkıntılı, sancılı bazen de katlanılmaz durumla baş etmek, biraz olsun psikolojik açıdan daha konforlu hale gelmek için genelde uzun bir süreçten sonra bir psikoterapistle görüşmeye karar verirler. Ama bu durumun da göz ardı edilmemesi gereken ciddi zorlukları vardır.

1. PSİKOTERAPİNİN NE ANLAMA GELDİĞİNİ KAVRAMAK

Genelde bir danışanın içten içe en korktuğu şeylerden biri etiketlenmektir. Danışanlar bir psikopatolojik tanının ömür boyu kendilerini takip edeceğini, sürekli karşılarına çıkacağını ve hatta hem ilişkilerini hem de iş hayatlarını olumsuz etkileyeceğini düşünür. Özellikle mahalle baskısının yoğun olduğu bölgelerde bu durumun duyulması bir faciadır danışanlar için. Daha da ileri gidip olası bir kamu istihdamında bu kişilerin aldıkları tanı sebebiyle işe kabul edilmeyeceklerine dair çok yaygın ama bir o kadar da yanlış bir kanı vardır. Psikoterapinin her insan için kabul edilebilir, gerekli ve önemli bir süreç olduğunu kavramak bazı danışanların yıllarını alır. Tabi bu geçen süre, içinde bulundukları durumun daha da karmaşık hale gelmesine ve bir çıkmaza doğru sürüklenmelerine sebep olan uygun zemini hazırlar. Anlaşılmalıdır ki erken tanı sadece fizyolojik problemler için değil aynı zamanda psikolojik problemler için de bir o kadar hayat kurtarıcıdır.

2. PSİKOTERAPİNİN MADDİ KÜLFETİ

Danışan bir terapiye başlaması gerektiğine karar verir vermez muhtemelen aklına gelen ilk soru bu desteğin ne kadara patlayacağıdır. Psikoterapi Türkiye koşulları değerlendirildiğinde herkesni rahatlıkla ulaşabileceği bir servis değildir. Haliyle ‘’Verdiğim para psikolojimin daha da kötü olmasına sebep oluyor’’ ifadeleri danışanlar tarafından sıkça kullanılmaktadır. Psikoterapinin bir insana nasıl yardımcı olduğunu anlamak başlı başına bir dertken, bu anlaması zor sürece saat başı ücret ödemek çoğu zaman bir danışana anlamsız gelmektedir. Bu ücretlerin kabul edilebilir olması ancak terapötik ilişkinin sağlam olduğu bir terapistle tanıştıktan sonra anlaşılmaktadır. Empatinin yüksek, aktarımın sağlıklı ve gerçekçi, konuşmaların şeffaf ve eleştiriden uzak olduğu bir ortamın değeri ancak o ortamda bulununca anlaşılmaktadır.

3. GERÇEK BİR TERAPİSTE ULAŞMAK

Özellikle geçtiğimiz aylarda sıkça karşımıza çıkan sahte psikolog, sahte terapist, melek terapisi, enerji terapisi gibi etik değerlerin yerle bir edildiği, bilimin kıyısından bile geçmeyen yöntemlerin kullanıldığı bir ortamda öncelikle gerçek bir psikoterapiste ulaşmak o kadar zor ki! Danışanlar genelde psikolojik desteği tavsiye usulüyle almaktadır. Bu tavsiyeler ve yönlendirmeler ilgili bir kuruluş tarafından değil ağızdan ağıza dolaşan bir kanalla sağlanmaktadır. Bir psikoterapi ancak ve ancak psikiyatrist, psikolojik danışman ve rehber ve psikologlar tarafından verilebilir. Hatta bu ünvanlara sahip olmak da tek başına yeterli değildir. Bununla birlikte en az bir psikoterapi yönteminde ekstra eğitim tamamlamış olma zorunluluğu vardır. Eğer tanı grubuna giren bir probleminiz var ise bu konuda sadece psikiyatrist ve klinik psikolog sizlere yardımcı olabilir.

Keşke bununla sınırlı kalsaydı! Ama değil!

4. DOĞRU TERAPİSTLE BULUŞMAK

Psikoterapistin ilgili bölümlerden mezun ve gerekli eğitimleri tamamlamış olması bile bazen yeterli olmamaktadır. Daha önce de bahsettiğim gibi uzmanla bir terapötik sürece giriyorsunuz ve bu psikoterapötik süreçte karşınızdaki kişiyle hiç kimseyle yaşamadığınız bir deneyimi paylaşıyorsunuz. Tüm şeffaflığıyla kendinizi açmanız, değişime açık olmanız aslında bu ilişkinin atmosferiyle yakından ilişkilidir. Terapistiniz ne kadar iyi olursa olsun sebebini bilmediğiniz bir şey sizleri rahatsız ediyor olabilir. Bu durumda bir suçlu aramak gereksizdir. Zaten bir süre sonra terapistiniz de yolunda gitmeyen bir durum olduğunu anlayacak ve sizi başka bir uzmana yönlendirecektir. Ya da bunu beklemeden siz de bu karara varabilirsiniz. Ama emin olun terapistinizle bir uyum yakaladıktan sonra hemen farkına varacaksınız!

5. FAYDASIZ PSİKOTERAPİ DENEYİMLERİ

Maalesef geçmiş ve faydalı olmadığına kanaat getirilen terapi deneyimleri danışanlarda büyük hayal kırıklıklarına sebebiyet vermektedir. Terapiye, terapiste, geleceğe, değişime... olan inancın sona ermesiyle sonuçlanan birçok vaka gözlemlenmektedir. Para tuzağı, insan kandırıyorlar, kendileri de ne yaptıklarını bilmiyor, hepsi birbirinin aynı gibi genellemeler birkaç hatta bazen tek bir deneyimden sonra bile yapılmaktadır. Danışanları bu düşünce tarzından dolayı suçlamak ya da görmezden gelmenin haksızlık olacağı kanaatindeyim. Bu sebeple yukarıdaki 4 madde konusunda danışanların muhakkak bilinçlenmesi gerekmektedir. Ancak o zaman sağlıklı bir psikoterapötik sürece ulaşmak rastlantısal bir konu olmaktan çıkar. Ancak o zaman hem terapist kendi işini en iyi şekilde yapar hem de danışan bu ilişkide aktif bir rol alabilir.

İnsanların %80'i hayatlarında en az bir kere psikoterapiste gitmeyi düşünür.

Sen de düşündüysen #biliclidanisansaglikliterapi hashtagi ile bu yazıyı paylaş, danışanlara umut ver.